Çok eskilerden bir gece, artık uzun yıllardır görüşmediğim bir arkadaşımla aklımıza nerden geldiyse birbirimizi eleştirelim dedik. Sonra hangimiz önce başladık bilmiyorum fakat hayatım boyunca hiç unutmayacağım eleştiriler duymuştum. Öyle kırıldım, öyle incindim ki kelimeler kifayetsiz. He neden incindim çünkü biz eleştiri yapalım derken daha çok birbirimizi entellektüel eksiklerimizle eleştirelim diye anlamıştım. Oysa arkadaşım bana yemeği nasıl hızlı yediğimden girişip, sabahın köründe yataktan kalkar kalkmaz pencereyi açıp evi nasıl buz gibi ettiğimden, eşarbımı bağlama şeklimden, giyimimden kuşamımdan daha buraya yazamayacağım bir sürü şeyden çıkmıştı. Şok olmuş bir şekilde dinliyor, ağzımı açıp bir kelime dahi edemiyordum. Nitekim edecek bir kelime bulamadım da. Yine başka bir arkadaşımı güle oynaya misafir edip yolculadıktan haftalar sonra bana, senin o zaman canın bir şeye mi sıkkındı diye sorunca günlerce sersemlemiştim, nasıl böyle hissettirdim diye. Etmedim edemedim bunu bir arkadaşıma sordum. Ve bana öyle enteresan bir açıklama getirdi ki buraya yazarsam ola ki arkadaşım okur mokur da olayın gerçekliğini çözen kıza bir tebrik yollar :)))). Velhasılı anladım ki eleştiri duymak bana göre değilmiş! Ya da benim eleştiriden anladığımla, başkalarının anladığı aynı şeyler değil belli ki. Şimdi ne zaman bir eleştiriyle karşı karşıya kalsam, önce karşımdaki insanın vicdan, merhamet ve akıl ölçüsünü sorguluyorum. Böylesi en azından suskunluğuma bir açıklama oluyor, zira ben neden bir kelime edemedim diye içim içimi yemekten kurtulmuş oluyorum bir nebzecik de olsa...
Eleştiri kime göre ki? Hiç kimse aslında başkalarından eleştiri duymaktan hoşlanmaz. Hele ki söylediğin gibi seviyesi kaçmışsa. Öte yandan en çok da iç sesiyle kendi kendini eleştirir, çok da acımasızdır insan kendine karşı hatta. İnsan pitikolojisi işte. ;)
YanıtlaSilSevgiler... :)
Kesinlikle bugün bile beni yazı yazmaya itebiliyorsa demek ki hala üzeri örtülememiş sözlerin. Vicdan zaten hiç susmuyor, başkasına konuşurken de dilden önce davranmalı, kendimize karşı da :) Sevgi bizden, hoşgeldiniz.
SilHoşbıldık efenim. Ne hoşsunuz. Siz de gelin, çaya, kahveye, sohbete. Gerçi ben milletin yüzüne diyemediklerimi, şişip şişip inemediklerimi döküyorum acık blogumda, ama rahatlıyorum napim. Sizin gibiyim ben de, içim elvermiyo lök diye söyleyip, kalp kırmaya yüzüne karşı. Napim ben de blogumdan çemkiriyorum ara ara. :)
YanıtlaSilTakipteyim efenim en kısa zamanda çaya gelicem, kurabiye istemez ;)) hoşluk gören gözde, hepimizin serbest atış alanı iyiki var bloglarımız yoksa kime dökerdik içimizi değilmi ama...
SilSenin canını seven 'dost' asla elestirmez..Dost uyarır tatlı tatlı ..üstü kapalı kendi haliyle de düzeltir yanlışını..sorun kendisindeymis gibi gösterip sana da o yanını baktirir..üzme canını konağım..ve sorma bir daha dostum diyemediklerine..eleştiri elbette ağırdır ve herkes tarafından yapılmamalı ..
YanıtlaSilCan Sevgi'm nasıl da güzel anlatmışsın tekrar tekrar okudum! Zaten içime dokunan da benim onları can dost zannetmem :( Emek vermem :( bunu ayırt edemememmiş! Çok teşekkür ederim bu yorumu her lazım olduğunda dönüp okuyacağım galiba. Kalbi muhabbetle!
SilSentences'a katılıyorum, aynen:)
YanıtlaSilO ilk sorusu zaten olayı çözüyor aslında değilmi? Kime göre? Kim yapıyor'a bakmak lazımmış! Sibel Can'ın kulakları çınlasın hani "Lafa bakarım kim söyledi diye, söyleyene bakarım adammı diye" miydi neydi :)))
SilKesinlikle elestirmeyide elestirilmeyide sevmiyorum.kendim karsimdakini incitirsem korkusuyla elestirmekten cekinirken karsimdakinin beni elestirme adi altinda onyargilariyla yargilamasi yardirgamasini da istemiyorum.farkindayim disardan alinganlik yada badka bisey olarak gorunsede istemiyorum..nacizane dusuncelerim
YanıtlaSilEleştiri kültürümüz yok bizim demişti Kadriye Hanım galiba öyle! Öyle olunca da haliyle kapatmak en doğrusumu ne? Çok sevgiler Rana Sultan!
SilBen de Şakayla karışık beni ovecekseniz konuşun eleştirecekseniz sonsuza kadar susun derim. Çünkü eleştirmeyi hiçbirimiz bilmiyoruz.
YanıtlaSilAslında eleştiriyi yapmayı bilmiyoruz, hatta daha da önemlisi galiba birbirimizi sevmeyi bilmiyoruz! Doğru bir noktaya parmak bastın canım benim. Sevgisizlik olunca da herşey yere düşen kristal gibi tuz buz oluyor sanki.
SilBunu okurken dedim kesin "hadi birbirimizi eleştirelim" fikri de bu karşı taraftan gelmiştir, bazı insanlar hiç anlamıyor empatiden. Eleştiri bu arada asla kişiliğe yönelik olmamalı ama mesela şunu söyle yapmanı sevmiyorum, şu huyun bana şöyle hissettiriyor türü eleştiriler her zaman daha olumlu ve dolayısıyla yararlı oluyor bence.
YanıtlaSilSevgili Ceren evet gerçekten o arkadaşımdan çıkmıştı fikir!! Ben de saf saf peki demiş dinlemiş, dinledikçe üzüntüden utancımdan kıpkırmızı olmuştum. O zamanlar çok genç olduğum için eleştirene değil kendime suç bulup yargılayıp durmuştum. Oysa sevgisizliğin, kendini bilmezliğin, basit bir kıskançlığın beni o hale düşürdüğünü o zamanlar hiç de farkında varamamış, saf saf arkadaşlığıma devam etmiştim taa ki beni tekrar tekrar üzene kadar :)) hayat işte! Sevgiler...
SilBen de sevmem eleştirilmeyi, Kim sever ki? Arkadaşlar çok güzel yorumlar yapmış zaten. Herşeyin bir üslubu var canım. Üslup bilmek kusur bulmaktan daha mühim. Hem zaten herkesin içinde , vır vır konuşup eleştiri yağdıran iç ses var (Bende ki çok geveze misal) Başka sesler ağır geliyor.Belki sevgiyle ve kırmadan, iyi bir şey için yapılırsa kabul edilebilir hatta faydalı bile olabilir ama ,benim bahsettiğim senin yazıdaki değil canım :))
YanıtlaSilBir de insanlarda gördüğümüz ve yanlış gelen ya da garipsediğimiz bir çok davranışın altında ne sebepler yatıyor olabilir bilmiyoruz, ön yargılı ve kesin hükümlü olmak çok yıkıcı.
Bu konuda uzun uzun yazılır, ben yavaştan kaçayım :)) yoksa bir sayfa yazı çıkar.
Sevgilerle ...
Canım benim vallahi sen yorumda benden daha güzel konuyu devşirdin gittin. Harikasın yaa. Maalesef ben de yıkıcı değil yapıcı bir şeyler ortaya konulacak zannetmiştim. İnsanların nezdimdeki puanlarını maalesef çok geç kırabilen bir yapıda olmak zaman zaman oldukça üzdü beni. Şimdilerde oğlumun aynı şeyleri yaşadığını görüyorum ne yazık ki :( Sevgiler, teşekkürler 😘
SilAcaba arkadaşın o konuşmanın ardından nasıl bir ruh haline büründü senin gibi derinden etkilen di mi...
YanıtlaSilbunu yapan bir yakın bir arkadaş olunca o derinlik daha da artıyor, ben çok üzülürdüm, en derinlerimden...ben dobrayım diyenlerden bile kaçıyorum, ne olursa olsun kalp kırmamaya dikkat etmeye çalışıyorum...ben senin yerinde olsaydım her ağzıma attığım lokmada hep o sözler aklıma gelir, acaba onun dediği gibi yiyormuyum diye...umarım sen bana benzemiyorsundur...sevgilerimle..
Ayşeciğim bu dobrayım lafı benim lügatimde patavatsızlığıma maruz kalmaya hazır olun anlamına geliyor ve artık böylelerine hiç tahammül edemiyorum. Senin kadar olmasa da hiç kin tutamayan, geçmiş hafızası oldukça zayıf olan ben bugün bile bunun üzerini külleyememişim hele ki yeni yaşadıklarım olursa bu kırgınlığımı koyacak yer bulamıyorum. Aman uzak olsunlar, arkadaşın da dediği gibi iç seslerimiz yeterince konuşuyorlar öyle değil mi?
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
SilSevgili Aklımı okuyorsun yazılmış yorumunuzu ben silmedim değil mi? Yapmam böyle bir şey ama ihtimali bile beni üzdü. Sen yazıp beğenmeyip silebilirsin tabiiki de. Sevgiler...
Silİnsanlar bazen çok acımasız oluyorlar...ne anlıyorlar bilmiyorum kalp kırmaktan . en güzeli azıcık uzak olmalı.mesafe en iyisi diyorumm..:) sevgiler.
YanıtlaSilHaklısın sevgili Güliz, lakin işte mesele o mesafeyi koyabilmeyi becerebilmekte... Sevgi bizden efendim.
SilBiz eleştiri yapmayı bilmiyoruz da ondan böyle karşı tarafı tahrip ediyor. Hatta bırakalım eleştiriyi, konuşmayı bilmiyoruz. Konuşma zannettiğimiz şey karşı tarafı hep yargılama oluyor. "Ya hayır söyle ya da sus" buyurulduğunda biz hiç susmayı seçmiyoruz.
YanıtlaSil