24 Şubat 2014 Pazartesi

BAŞLIKSIZ YAZI

   


     Sabah saat sekiz, yağmur cama düşüyor, pırlanta gibi, her bir damlasında bir melek inermiş yeryüzüne. Rahmet olsun, bereket olsun, can olsun. Silecekleri bile çalıştırmaya, silmeye korkuyorum ta ki önümü göremeyecek oluncaya kadar silmedim pıt pıt pencereme düşen yağmur tanelerini. 
        Efendimiz'e sormuşlar ya hani bir gün bu alemde en çok neyi seversin Ey Allah'ın Rasülü diye. Ne buyurmuş Efendimiz "Gözümün nuru namaz, kadın ve güzel koku" demiş. Bu sabah şeytan dürtecek ya aklıma geldi işte, "sen ne seversin bu alemde ey Allah'ın aciz kulu" dedim. Tabi bizim gibi avamın sevgileri on binlercedir ya, sınıflarsam eğer; nesnelerin varlıkların dışında eylem olarak sevdiğim "yazmak, yazmak, biteviye yazabilmek, yolculuk yapmak ve ilim erbabını dinlemek" Dur şimdi haşa büyük konuşmuş olmayayım, sözlerim maksadımı aşmış olmasın. Bu saydıklarım beni en mutlu eden eylemlerim olsun hadi böyle düzelteyim. Ruhuma kaçmak, saklanmak, dış dünyaya, dünyanın bütün çilelerine, çirkefliklerine  pencerelerini kapatmak, içimdeki pencereden yalnız Allah'a bakmak, O'nu aramak, O'nu anmak, O'nda teselli bulmak, O'nun sevgisinden ümit etmek, yolun sonunun O'na çıkacağını bilerek ellerimi O'na uzatmak, uzanan ellerimin boş dönmeyeceğini bilmek, Sevgisi'ni hissetmek, sevildiğimi bilmek, O'na sevgi gösterisinde bulunmaya çalışmak,  huzur bulmak, arınmak gibi geliyor bunlar bana. 
       Cumartesi sabah erkenden çocuğu dersaneye bırakıp, düştüm yollara kendi başıma, kahvaltıya yetişemesem de sabahın pırıl pırıl güneşinde  yetiştim annemle babamın yanına. Benim bahçe maceram da var ya bu aralar :) Bahçeye gittik beraber, yapılacakları tespit edip, önce önünden geçen köy yolunun genişlemesi nedeniyle bozulan, bahçenin giriş yolunu onarmakla işe başladım. Küçük bir derecik geçiyormuş bahçenin kenarından bilmiyordum, (yalnız olsaydım eğilip sevecektim bu pırıl pırıl akan küçük dereciği öyle sevimli geldi gözüme) önce bu suya bir kanal aldım, bu kanal yerleştirilip, iş makinasıyla üzerine toprak çekilip bahçenin bozulan girişi yapılmış oldu. Bu hafta toprak analizleri yapılacak inşallah, (önce bunun için derin bir çukur kazmamız gerekiyormuş, bahçenin muhtelif yerlerine) sonra dikenlerden ve zararlı otlardan  arındırılması gerekiyor. Ama yağmur başladı, bu işlem için havanın iyice güneşli olması gerekiyormuş. O kadar, o kadar çok bilmediğim şeyler varmış ki, neyi nasıl  yapabileceğimi bilmiyorum hiç! Ama merak ediyorum, öğrenmeye çalışıyorum, öğrendikçe seviniyorum çocuk gibi. Toprağın dili bambaşkaymış meğer hiç duymamışız, dinlememişiz. Şimdi bu dili öğrenmeye çalışıyorum, merak ediyorum, minicik bilgi kırıntılarına bile seviniyorum, doğruları öğrenmeye çalışıyorum tamamen amatörce, acemice ama sevgiyle. Etrafımdaki herkesin bu halime meraklı gözlerle gelip geçici bir heves mi, ne zamana kadar sürecek bu ilgisi diye bakıyor olmaları beni biraz ürkütüyor. Ben de kendimden şüpheleniyorum o zaman, Allah Allah diyorum, gözümde büyütüyorum.  Becerebilecek miyim  ben de çok merak ediyorum. ;)) Beceremezsem fena madara olacağım, önce  kendime :)))) 
       
        
         

4 yorum:

  1. Toprağın dilini ben de çok merak ediyorum, tecrübelerini okumak için sabırsızlanıyorum, yağmurun hissettirdiklerine de gönülden ben de katılıyorum..sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayşem sevgi benden, yazıyı bitirir bitirmez seni okumak için sabırsızlanıyordum, sen geldin hoşgeldin. Dilimin döndüğünce anlatmaya çalışırım inşallah öğrendiklerimi, ama senden okumayı daha çok tercih ederdim. Öyle güzel döküyorsun ki yazıya duygularını tarifsiz...

      Sil
  2. Fatma abla öyle özlemişim ki yazılarını biriktirip hepsini okumuştum geçen akşam... Dünyaya dair o kadar çok sevgimiz varki önceliklerimiz hep dünyalık... Ölüm bambaşka birşey, gözlerimizi açabilmesini temenni ediyorum... Bahçe macerana elbette ortak olduk merakla keyifle duygularını paylaşmanı bekliyorum.. Selam ve dua ile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve Aleykümselam! Eğer ölüm bile açamazsa gözümüzü vay halimize derim zaten Süba, Hani der ya Ayet-i Kerimede "Andolsun ki biz, cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için yarattık; onların kalpleri vardır; düşünmezler onunla; gözleri vardır, görmezler o gözlerle; kulakları vardır, duymazlar o kulaklarla. Onlar dört ayaklı hayvanlara benzerler, hatta daha da sapıktır onlar. Onlardır gaflette kalanların ta kendileri." İşte hep böyle olmaktan çok korkmuşumdur. Rabbim esirgesin hepimizi. Fakirin de yazılarının özleniyor olması ne kadar mutluluk verici benim için bilemezsin, sen lütufta bulunuyorsun güzel gönlünle, Allah razı olsun. Beni hep mutlu ediyorsun ya Rabbim de seni mutlu etsin, huzur, sükunet, güzellik versin can Sübam. Allah yar ve yardımcın olsun...

      Sil