12 Mart 2014 Çarşamba

TÜRKİYE CENNETİ

   
   Öyle şaşkın ve üzgünüm ki bu günlerde... Duygularımı nasıl ifade edebileceğimi bilemiyorum. Bu Ülke'de doğup, büyümüş, bu Vatan'da okumuş, her Türk çocuğu gibi aynı tarih, coğrafya, Türkçe, matematik, dil, din.... derslerini okumuş, aynı bayramları kutlamış, aynı marşları okumuş, aynı türküleri söylemiş, aynı halk dansları ile 23 Nisanlarda gösteri yapmış, aynı coşkuyla 19 Mayıslarda estetik jimnastik hareketlerini öğrenmiş, Cumhuriyet bayramlarında, 30 Ağustoslarda aynı bando marşlarını çalarak göğsümüzü kabartarak kortejlere katılmış, İstiklal Marşımızı okumuş, 10. yıl marşlarında "Çıktık açık alınla, 10 yılda her savaştan, 10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan. ve nakaratlarda Türk'üz Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi, Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri" diye kızlı erkekli korolorda makamına uygun söylemeye çalışıp milletimizle, ülkemizle, geçmişi anarak, anlamaya çalışarak yetiştirildik. Çanakkale savaşının acısını Merhum Mehmet Akif'in Çanakkale Destanı ile, Sakarya Savaşlarını, İnönü Muharebelerini Üstad Necip Fazıl'ın "Sakarya Türküsü" ile, bayrağımızı Arif Nihat Asya'nın "Bayrak" şiiri ile sevdik, anlamaya çalıştık, beynimize ve yüreğimize kazıdık. Ben kendi adıma bunları annemden öğrenmedim, Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet okullarında, öğretmenlerimden öğrendim.  Hepsine de gönülden minnettarım, bana Ülkemi, geçmişimi, milletimi, bayrağımı sevdirdikleri için... Fakat sonra araya bir şeyler girdi. Biz çocuktuk, bilmedik, görmedik, anlayamadık... Ülkem'de darbeler olmuş, bu darbelerden darbe alanlar, devletine küsmüş, bu darbelerin öncesinde ve sonrasında birbirlerine karşı kışkırtılan kardeşler birden bire ayrışıvermişler.  Bizler birdenbire Türk olduk, Kürt olduk, ülkücü olduk, solcu olduk, alevi olduk, sünni olduk(!) Bendeniz  de hayatımın bir döneminde, tamamen kendi irademle ve Allah'ın lütuf ve yardımıyla örtüneyim, dinimi öğrenmeye ve yaşamaya çalışayım derken baş örtümle üniversiteye, sınava, kampüse, asker eşimle görüşmek için nizamiyeye ve yine asker kayınbiraderimin oturduğu askere ait lojmana misafir olarak dahi  giremeyeceğim, kamusal alanda bulunamayacağım, kamuda çalışamayacağım, memur olamayacağım ve hatta dış kapının mandalı bile olamayacağım binlerce kez söylenince içimde cevaplar aramaya, nedenini anlamaya, farkımın ne olduğunu kendime anlatmaya, başörtüsüz ben'le, başörtülü ben arasında hiç bir ayrım olmadığını duyulmayan çığlıklarımla her hak mahrumiyetimde anlatmaya çalıştım. Bu süreçte de laik, antilaik, dinci-kemalist olarak ayrıştık(!) (Ama asla düşman olmadım, ne devletime, ne ülkeme, ne beni sadece bir metrekare kumaş için kendilerini beyaz Türk olarak tanımlayan bize  de zenci muamelesini reva görenlere düşmanlık etmedim, etmedik, yakmadık, yıkmadık, sokaklara dökülüp terörize olmadık. Kendimizce çareler üretmeye, kendimizce yeni yollar çizmeye çalıştık, düşmanlık etmedik, kin, öfke, nefret kusmadık)  Yeni trendimiz de cemaatçi, partici... Bakalım bundan sonra ne icat edilecek. Her ayrımda yeni yaralar alıyoruz, her ayrımda bir kez daha, bir kez daha kardeşliğimizin dibine kezzap döküyorlar. Yok aslında birbirimizden bir farkımız, hepimiz bu Ülke'nin öz evlatlarıyız, dinimiz, dilimiz, ırkımız, mezhebimiz, meşrebimiz, inancımız, inançsızlığımız ne olursa olsun herkes yasalar ve adalet önünde eşit olmalı ve eşit haklara sahip olmalı. Devlet baba ise hükümetler de anne olmalı ve asla birey hakları küçümsenmemeli, çiğnenmemeli. Bu ayrışmaları körükleyecek tutumlar sadece kabuk tutamayan binlerce yaramıza tuz basıyor,  Bu Ülke hepimizin ve kardeşlik, huzur da hepimize lazım... Mustafa İslamoğlu'nun en sevdiğim benzetmesiyle T.C'nin açılımı Türkiye Cehennemi, olmamalı, Türkiye cezaevi olmamalı, Türkiye Cemaati olmamalı Türkiye Cenneti olmalı. Belki biz göremeyeceğiz,  ümit kırıntılarım bile kalmadı artık ama hiç değilse evlatlarımız Türkiye Cennetini yaşamalı...


Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)
Necip Fazıl Kısakürek

6 yorum:

  1. Ben seni seviyorum,nasıl olursan ol senin haklı davanın savunucusu olurum,birbirimizi yazılarımızdan tanısak da ...kendi yazımdan utandım,sildim,sağ duyumuzu,vicdanımızı ,aklımızı kullanabilmeyi nasib etsin Allah,milletimizin beraberliği daim olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayşem kalp kalbe karşıymış ben de seni çok seviyorum, yazı dilini seviyorum, yazılarını okumayı çok seviyorum, ironilerini seviyorum. Apaydın ruhunu, apaçık gönlünü seviyorum.... Evet yazını silmişsin bazen kelimeler bile çoğalıyor değilmi? (Ben de yorumu sildim absürd olmuştu çünkü) Dileklerine gönülden amin diyorum.

      Sil
  2. merhaba bloğunuzu ortak blogger bır arkadaştan gordum (Deli Gibi) meğer ne cok ortak noktalaırmız olan blogger arakadaslar vams yenı yenı tanıyabılıyorum. ben de zamanında yazdıklarına benzer belkı daha da agır ayrımcılıklar yasadım bıraz ası ruhluyumdur buna rağmen eylemlere bıle katılmadım aldım basımı sadece gıttım, elımden geldıgınce uzağa gıdıp hakkın yerını bulacağına ıman ettım. Sımdı olanlara bakıyorum bız ne kadar da uysal bır nesılmısız.

    Uysallıgımız bıze hıcbırzaman kaybettırmedı bence nasıl Rabbım bıze eskıye nazaran sımdı daha rahat bır hayat nasıp ettı ılerde Rabbım bızı yıne düze çıkarır ıns.

    Sızı takıbe aldım ıns. selametle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz ne iyi yaptınız da geldiniz. Blog dünyasında yeni birilerini tanımak, yeni bir dünya ile tanışmak benim için... Profilinize baktım şimdi, siz burda bile okuyamayanlardansınız anladığım kadarıyla Viyana Üniversitesi yazdığına göre :( Bizler daha sağduyulu ve vatanseverdik. Şimdi bu ortalığı yakıp yıkanlar için vatanseverliğin tanımı bile yok!...Eylem yapmanın da bir adabı var! Rabbim vatanımızı milletimizi korusun inşallah.

      Sil

  3. Bilginizi, kültürünüzü, zevklerinizi, bir günde başörtülü sizle beraber yok gördüler...
    Dış kapının mandalı bile olamayacağını bilerek, sırf bu yüzden olamayacağımızı bilmenin haklı gücüyle devam ettik...
    Halbuki ben aynı bendim, hem de öyle dolu dolu ki...hem de öyle vatanperver ki...
    uzun uzun yazılır ama ...
    Sadece biliyorum desem

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman beni ne kadar iyi anlamışsınızdır, o zamanın çaresizliklerini, kapanan kapıları, ümütsizlik ile hayaller arasında gidip gelmelerimizi... Neler neler yaşandı bu ülkede sessiz çığlıklarla ama vatanperverlik evet o hep baki... Belki bir gün uzun uzun sohbet ederiz kimbilir...

      Sil