7 Nisan 2014 Pazartesi

BİR GEZİDEN NOTLAR

      

    Günlerdir  seyahate çıkma telaşı, gitme, gezme, dönme derken bloğuma zaman ayırma, yazma ve takip ettiğim bloklarımı okuma fırsatım olmadı.  Seyahat; bir meslek kongresi olsa da  mutlu olmama sebep oldu. Yolculuk yapmayı sevdiğim için, ruhum dinlendi. Ayrıca yıllar yıllar sonra ilk kez eşimden ve çocuğumdan ayrı kalacağım için ve diğer yönetim kurulu arkadaşlarımı uzaktan tandığım için biraz tedirgindim. Ama yaklaşık on buçuk saat süren yolculuğumuzda sıkılmak bir yana fıkraydı, şarkıydı, sinemaydı, namaz molasıydı, yemek, çay, alışveriş derken mutlu mesut yolu bitirdik. Yönetim kurulu başkanımızı, yolculuğumuzda da başkan seçtiğimiz için her şey organize bir şekilde tıkır tıkır işledi. Efendimiz (Selam olsun) buyurmuş ya hani; “iki kişi bile olsanız yola çıkıyorsanız, birinizi lider seçin ve ona uyun” diye gerçekten de çok iyi oluyormuş. Gidilen otel ve kongre merkezinde meslek mensuplarının kendilerini iyi hissetmesi, ve taltif edilmeleri için güllerle karşılamadan tutun, halk oyunlarına, özel servis araçlarına, katılımcı çantaları, matbu edilmiş isim ve ünvanlı yaka kartları, kitaplar, hediyelikler, yemekler, içecekler, her yere asılmış hoş geldiniz afişleri, devlet bakanları, çeşitli parti temsilcisi milletvekilleri, yerli ve yabancı konuşmacılar, organizasyon her şey yerli yerinde ve profesyonelce yapılmıştı.
    Kongrenin birinci günü akşam üzeri Aydın’lı arkadaşım eşi ve çocuğuyla kongre merkezine gelip beni aldılar ve otele uğrayıp kılık kıyafet değiştirdikten sonra önce Efes’e, sonra Yedi Uyurlar’a, sonra Meryem Ana’ya, ordan da Aydın’a evlerine geçtik. Saat beşi geçtiği için gezdiğimiz yerlerde ne yerli ne yabancı kimsecikler kalmamıştı. Böyle sakinken de gezebilmek müthiş güzelmiş. Mekanların aslında kalabalıktan cazibeleri görünmüyormuş meğer. Bir de Ege ve Akdeniz’de sadece denizde, havuzda yüzmek için tatil yapanlardan değilseniz yazın bayıltan sıcakları yerine ilkbahar ve sonbahar çok daha tercih edilebilirmiş tatil için. Ama bizim gibi okul çağı çocukları olanlar için bu mümkün olamıyor maalesef. Biz yine yazın tepemizde boza pişiren sıcaklarında yollara düşeriz. Gerçi son yıllarda maazallah mübarek Ramazan Ayı da gelip yazın ortasına oturunca onu da yapamaz olduk.
     Bu yılsa yaz mevsimini düğün, dernek, sünnet, mevlit koşturmacasıyla heba etmek istemiyorum. Hakikaten artık çok fazla sıkıcı olmaya başlamadı mı sizce de? Yaz gelir gelmez on bin düğün, on bin sünnet. Bu nedir dur yok, durak yok geçen yaz helak olduk ailecek. Sırf bu yüzden hiç tanımadığım bir şehirde yaşamayı bile göze alabilirdim gibi hissediyorum bazen. Eskiden bu kadar abartılı değildi sanki, şimdi herkes prens prenses doğuruyor. Siz ne yapıyorsunuz, nasıl kurtulabilirim bu cılkı çıkmış sıkıcı cemiyetlerden?  
  Gelelim tekrar Aydın’a, can arkadaşım çok güzel bir sofra hazırlamıştı, o kadar gezip tozup yorulmanın ardından ortaya şahane bir menü çıkardı. Elleri dert görmesin, karışık orman meyveli chees keki, karışık sebzeli böreği, kadın budu köftesi ve cevizli, yoğurtlu kırmızı lahana salatası özellikle şahaneydi. Hepsinin tarifini aldım ;))  Her şekilde ev sahipliklerinden memnun  kaldım, duacı oldum, Rabbim huzurlarını mutluluklarını ebedi kılsın inşallah. Haziranda da onlar benim misafirim olacakları için şimdiden mutluluk duyuyorum. Dostluk bu olmalı, iyi günde de kötü günde de yan yana olabilmeli. Ertesi günü de sabah erkenden çıkıp kahvaltıdan sonra geze dolaşa Kuşadası’na vardık. Akşam otelin vip hamamından, kil maskesine, masajına kendimizi vurduk ama o gece ne ben ne de oda arkadaşım uyuyamadık. Kadın  bana nasıl bir masaj yaptıysa artık  halen sırtım acıyor J Ama kil maskemiz iyi çıktı cildimiz bebek gibi oldu. Gece Kuşadası sahillerinde yürüyüş yaparken ay dede ile parlayan bizdik yani J J J  Hani oralarda olup da merak edenler olduysa diye bilgi vereyim dedim J. (espiri tabi) Bugünkü postu sanki biraz fazla uzattım değil mi?  En iyisi birkaç fotoğrafla size veda edeyim, bir dahaki postta görüşmek üzere Allah’a emanet olun. Şefaat ya RasülAllah diyeceği yerde seyahat ya RasülAllah diyen Evliya Çelebi aslında işi biliyormuş.Hem şefaat hem seyahat Ya RasülAllah… 
(En baştaki fotoğraf ile bu fotoğraf otelin odamızdan manzarası)
(Meryem Ana Kilisesi, içinde ayin yapılıyordu)

(Meryem Ana Kilisesi Küçücük minyatür gibi bir yapı, ama doğası inanılmaz güzellikte)

(Kilisenin Bahçesi)

(Kilisenin alt bahçesi)

(Kilisenin Bahçe Duvarı her dilden dilekler)

(İzmir Selçuk Sean Jean Kilisesinden panaroma)

(Şirince Köyü)


Efes






6 yorum:

  1. Fotoğrafları merak ettik:)) hoş geldin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşbulduk Ayşeciğim, o kadar çok fotoğraf vardı ki sıkıcı olmamak için 3-5 içinden seçip bunları koydum ;)

      Sil
    2. Bu fotoğraflara bakıp da sıkılmak mümkün mü:))

      Sil
  2. harika gezi ve harika fotoğraflar teşekkürler paylaşım için meryem ana kilisesini ve efesi yıllar oldu görmemiştim ne kadar bekımlı olmuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nihalciğim çok teşekkür ediyorum, ben Meryem Ana'ya daha önce gitmemiştim, önceki halini bilemiyorum tabi ama şu anda çok bakımlı ve temiz. Efes'e de on yıl önce gitmiştim, yine aynı.

      Sil
  3. Tatil için en güzel seçenek kahverengi tabelaları takip etmek. Efes'e daha evvel gitmiştim, yine gitsem yine tat alırım.

    YanıtlaSil