9 Kasım 2017 Perşembe

FARK ETMEYE GEÇ KALMIŞIM

              
    Sonbahar gelmiş, en sevdiğim ağaçlı yollara yapraktan halılar serilmiş rengarenk. Bense buraya bir yazı dahi yazamamışım. Oysa aylar geçiyor, mevsimler, yıllar... Ve yaşananlar uçup gidiyor. Hayatta olmak büyük nimet, farkındalıksa daha da büyük bir nimetmiş... Ben sonbaharın bu kadar güzel olduğunun farkında değildim mesela instagramdan önce :)) Kendimi fotoğraflamaktan nefret ederdim mesela :)) Fotoğraf çekmek de sıfır zevkti zaten. Ama hepsi instagramdan önceydi :)) Duyguların bilinmesinin sakıncasıysa blogdan önceydi :)). Böyle buzdağı gibi yaşayıp gidiyor olacaktık yazık :)) Halbuki bilmek, görmek, değerlendirme yapmak, örnek almak, öykünmek, güzele doğru giden yolu fark etmekmiş bunların hepsi. O yüzden artık yadırgamak bir yana herkesin kendince bir misyonu olduğu vehmiyle yazmak, anlatmak lazım diyorum :). İsteyen istediği gibi değerlendirsin. Şu hayat sadece yemek, içmekten ibaret değil. (Tamam benim küçümsediğim kadar da önemsiz de değilmiş yeme içme mevzusu :)) bunu da instagram sayesinde anladım peki).
       Her insan hayata gelirken zaafları ve güçlü yönleriyle birlikte geliyor. Bizim ülkemizde maalesef bu yaradılıştan gelen güçlü ve zayıf yönlerimizin ortaya çıkması öyle kolay bişey değil. Ne toplumsal karakterimiz, ne ketum geleneklerimiz, ne de kör döğüşü ile seyreden  eğitim sistemimiz maalesef "insan" odaklı değil halen. Biz halen altında atları, elinde oklarıyla her an savaşa  hazır bir nesil yetiştirmenin peşindeyiz,  ciddiyim. Bu yüzden de bize göre her şey bir savaş sebebi :) Her an hazırız "baltalar elimizde, uzun ip belimizde :))) Nerede kaldı kendimizi keşfedelim. İçimizdeki ne cevherler böyle ziyan olup gitmiştir kim bilir.  Neden bizden de bir Elon Musk, bir Steve Jobs, vd. yetişmemiş olsundu. Bu sistemle yetişmez efendim. Yani en iyimiz Atatürk'dü  O da savaşçı ve zeki bir askerdi. Çağ açıp çağ kapatan Fatih'imiz de savaş teknolojisiyle dehasını konuşturmuştu. Yani bizim en iyilerimiz de asker, çünkü hepimiz mazallah kadın erkek sadece asker olarak yetişiyoruz okullarda. Ne dünyaca ünlü bir  ressam, ne sporcu, ne kaşif, ne mucit, ne edebiyatçı, ne müzisyen, ne mükemmel bir siyasetçi, lobici vs. vs çıkarabilmek mümkün. Oysa yok mu bizde bu yetenekler!!! Bence tüm dünyaya yetecek kadar vardır inanın. Ama sistem öğütüyor, un ufak ediyor maalesef :(. 
      Neyse aslında yazmak istediklerim bunlar değildi de konu her defasında dönüp dolaşıp buraya geliyor maalesef. Yazmak istediğim şu; ben kendimin zayıf ve güçlü yanlarımı keşfedinceye kadar yaşım oldu kırk. Çok geç... Ya da tamam dedim, kendimi teselli ettim  ki belki o kadar da geç değildir; Peygamber efendimiz de kırk yaşında peygamber oldu, sanırım bu yaşın böyle bir hikmeti var. Hayatının geri kalan yirmi üç yılını Kendisinden sonraki tüm nesiller için bir hayat membaı kıldı Rabbimiz. Pes etmemek lazım kırk yaşından sonra ne olur dememek lazım bak Efendimiz  kırkından sonra yaşadığı hayatla binlerce yıldır, milyonlarca insana örnek olmuş, yaşayan Kur'an olmuş, Kur'anı yaşamış... Tamam o zaman sayıya takılmayıp, her anın her günün nimet olduğunu hissederek hakkını vermek lazım. Şimdi yeni ilkem bu. O yüzden uyandığım her sabah inanılmaz mutlu oluyorum. Bu gün diyorum Rabbimin büyük bir lütfu hadi Fatma bu sürekli devam eden  yeniden yaratılış içinde sen de her anın kıymetini bil, mümkün olduğunca faydalı ol! Kendine, eşine, çocuğuna, etrafına, dünyaya... İşkolikmişim evet bunu da yeni fark ettim ne yazık ki... O zaman bununla imtihan ediliyor olabilirim veya bunun nimetlerini yaşıyor olabilirim. Veren de Allah, vermeyen de Allah! Hepsi için sonsuz şükür... Öyleyse ne gam... 

7 yorum:

  1. Allah var gam yok keder yok, eyvallah. Ne güzel yazmışsınız, ketumuz kendini kitleyen keşfedemeyen ne kadar kayıpta kaybediyoruz işte. Ama her yeni gün de başla diyor ona da kulak vermek lazım. Hatalarımız bile belki sadece bakış açısı, haram değilse günah değilse kimseye dokunmuyorsa belki sadece biziz başkalarının hata dedikleri. Açık yürekle yazdığınız ilk paragrafa da katılıyorum, tek boyutlu değil ki hiç bir şey başka tarafına bakıp kazanmak hayra dönüştürmek mümkün olabilir.
    Dua niyetine sohbet gibi okudum. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Her sabah uyanınca senin bu yazını- özellikle sonlarını- aklıma getireceğim. Kırk olduğumu hatırladıkça çoğu zaman tersini düşünüyorum da :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fark ettiğimiz anda güzellikler önümüze bir bir seriliyor bunu yaşayarak öğrendim. Bizler maalesef bu sistemin kayıp nesliyiz bizden öncekilerle beraber. Fakat artık dünya tamamen bireyselleşmeye doğru evrilirken biz Nasrettin Hocanın eşeği gibi tersine gitmeye çalışıyoruz. Tamam o da lazım ama "insan" her zaman ön planda olmalı ki mutlu insan mutlu toplum olsun... Kırk yaş geç değil değil hele dünkü Ajda Pekkan totosunu gördükten sonra :))))

      Sil
  3. Teşekkürler sevgili Begonvil Sokağı. Evet sana katılıyorum hiç bir şey tek boyutlu değil, ya da sadece bizim algılayabildiğimizden ibaret değil... Ve herşey kendince güzel ve özel :) Marifet farkedebilmek, görebilmekteymiş ;) Bu manada birbirimizden beslenmek de çok güzel...

    YanıtlaSil
  4. Özlemiştik seni.. 40'ıma şuncağız kala okumak da ayrı bir keyif verdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çoook özledim bilgilendirici ve eğlenceli yazılarını Ceren'im. Çok teşekkür ediyorum iltifat etmişsin biz senden öğreniyoruz asıl :) Kocaman sevgiler...

      Sil