5 Mart 2015 Perşembe

ALÇAK UÇUŞLAR(!)

         Bu postun giriş cümlesini bir kaç kez yazıp, yazıp sildim. "Yıllar yıllar önce" dedim olmadı, "......... filanca yıllarında" dedim olmadı.  Hay bin kunduz ne desem olmadı iyi ki bi yaşımı gizleyesim tuttu bu sabah. Neyse işte şöyle diyelim o halde; öğretmenlik yaptığım yıllarda :)))  (Oldu galiba) Efendim öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimin bizden epeyce farklı olduğunu görmüştüm genel ahlak anlayışlarıyla. Lakin bu postu yazmamın sebebi o öğrenciler değil. Fakir'in diğer e-posta adresine sanırım adres benzerliği nedeniyle üst tabaka bir sivil toplum kuruluşunun aralarındaki bir toplantının duyuru metni ve bu toplantıya katılıp katılamayanların cevapları düştü. Elbette çok kalabalık bir gruba toplu olarak atılmış ve cevaplarda sanırım benim gibi herkesçe görülüyor. İlk gelen mailin yanlış geldiğini görüp üzerinde durmamıştım, lakin cevap mailleri de art arda düşünce isimleri tanımadığımdan açınca anladım ve şu dikkatimi çekti. E-posta adreslerinin altında, yanında veya görebileceğimiz herhangi bir yerinde insanların unvanları, logoları, titrleri mevcut. Öyle düpedüz Ali, Veli, Ayşe, Fatma değil yani. Bu bir yerde iş dünyası için gereklilik olabilir. Lakin bir hafta önce katıldığım başka bir toplantıda kadınların öncelikle kocaları ile, kendilerinin fiziksel görünüşleri ile, titrleri ile, ve daha nice dünyalıkları ile nasıl da yarış edercesine birbirlerine kanat çırptıklarını gördüm.  Bu işlerin ulu orta, ortalara saçılıp dökülmesi görgüsüzlük değil miydi, ayıplanmaz mıydı? Ne bileyim Allah'tan korkulmaz, hicap edilmez miydi? Sadece gerekli yerlerde, zorunluluk halinde açıklanmaz mıydı? Yahu insanlar ne zaman bu kadar değişmişler,  bu kadar dünya değişirken ben yedi uyurların hangi mağarasında kalmışım? Şaşkınım, düşünceliyim ve anlamaya çalışıyorum. Sahi siz farkında mıydınız tüm bu olup bitenlerin?... Görüyor muydunuz bu alçak uçuşları?...

15 yorum:

  1. Bizde, tanışıldığında ilk sorulan 5-10 soru içindedir "ne iş yapıyorsun" "eşin nerede çalışıyor" "ailen ne iş yapıyordu"... Memleket sorularından sonra bunlar gelir ki bu da seni ilişkinizde nerede konumlandıracağını anlasın. Aslında kitaplarda okuduğumuz kast sisteminin hası...
    En ilkel şekilde ,önce seni gerekli kalıplara uydurup, yargılayıp sonra ona göre muamele çeker...
    Çalışıyorsan farklı, eşin iyi bir iş yapıyorsa farklı, ... Çantanın markasına hatta kilona göre bile muamele görürsün. Çok üzücü geliyor bu durum bana . Belki bu sınıflandırmaların dışında kalma telaşımdan,en az bilgiyle iletişim kuruyorum genelde ve gördüğüm tavır genelde ,eğitilmek, öğretilmek, akıl verilmek gibi başlıklarda oluyor. Hele bir de alanımda ders verilince ,değmeyin keyfime :)))
    Yine bir karşılaştırma yapacağım ama , daha önce de söyledim belki...
    Burada yabancı arkadaşlardan hiç biri ne , ne iş yaptığımı, ne eğitimimi, ne de gelir seviyemi incelemek adına soru sormadan iletişim kurdular hep...
    Değerlerin maddi birimlerle ölçülmediği günlere erişmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim, o yabancı arkadaşlarına benden selam iletiver, onlar da benim meşrebimdenlermiş ama biz mazallah, elan bu canım memleketimin pek bir gerisinde kalmışız. Hele o kadınlar matinesini andıran sohbette ve devamında ikimiz beraber olup da etrafı, konuşmaları temaşa eyleseydik, o atmosfere salınan hava-civaları beraber görseydik de öyle yorum yapsaydık seninle. Senin bu yurt dışında yaşıyor olma ihtiyacını daha mı iyi anlıyorum şimdi ne!...

      Sil
    2. "Belki bu sınıflandırmaların dışında kalma telaşımdan,en az bilgiyle iletişim kuruyorum" cümlesi herzamanki net tavrımı ve "Değerlerin maddi birimlerle ölçülmediği günlere erişmek dileğiyle..." cümlesinde de acaba bundan sonra gerçekleşir mi sorumu ifade etmeden geçmiş olmak istemedim.

      Sil
    3. Ben de yazarken içimden aynı terddüt geçti.İlerde daha mı kötü oluruz acaba dedim sonra ,duadır nasıl olsa ben hayır dileyim dedim:)

      Sil
  2. Senin mağaranın yanında da benimki var muhakkak:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya yeminle bildiğin kahkaha attırdın bana, bir anda gözümde taş devri tiplemeleri falan canlandı :)))) iyi ki varsınız cânım blogdaşlarım benim 👍

      Sil
  3. sıkı bir öss-öysci olarak yaşı hesapladım. ama korkmanıza gerek yok açıklamayacağım:)
    diğer mevzuyu da barış abi değinmiş zamanında; zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü diyerekten bir nevi. bense facebook diyorum tek kelimeyle!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))) peki o halde 40 yaş postumu kaldırabilirim :))))) Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü sözüne bayılıyorum. Ve evet sözün özüdür facebook ve hatta cânım instagramımız. Ama bu sanalların sanallıklarını benimsemişiz de gerçeği çarptı, öyle böyle değil :)))

      Sil
  4. Ben sadece gülüyorum bu kimliklere.. Kocaman etiketlerin altındaki sahtelik yerine önce " insan " olunması gerektiğinin bilincinde olsalardı keşke diyorum..

    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İnsan olmak" zor zenaat bu devirde Mavi! Sevgi bizden...

      Sil
  5. İşim dolayısıyla katılmak zorunda olduğum bir kişisel gelişim seminerinde eğitmen balkona çıkarken, bakkala giderken, otobüse veya uçağa binerken bile işimizi düşünüp onun gereğine uygun giyinmemizi söylemişti. Şortla balkona çıkmak, eşofmanla bakkala gitmek hele hele haşa yolculuk etmek zinhar uygun değildi. bu şekilde işimizin özel hayatımızı ele geçireceği itirazım üzerine de bana hak verdiğini ama insanların bizi bunlar üzerinden değerlendirdiğini söyledi. O gün ikna olmamıştım, hala da olmadım ama şimdi bu yazıyı okuyunca orada konuşulanların alt metnini biraz anlamış bulundum. İnsanlar işlerini kimliklerinin o denli önemli bir parçası haline getirmişler ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kılık kıyafet hadi bir kenara da kendini doğduğu günden beri yaptığı işi yapıyor havası satanlar da, kendilerine ait olmayan varsılları ile kimlik doğrultmaya çalışanlar da hiç çekilmiyorlar...

      Sil
  6. Ûniversiteyei ABD'den bir konuk geldiğinde aynı şeyler takılmıştı aklıma. Asistan arkadaşlarımın bir kısmı, " günaydın" bile yazsalar e-postayla tüm titrini açıkça yazma gereği duyuyor. Gelen konuksa, sunusuna sasece Dr. ünvanıni yazmakla yetinmişti Prof. Dr. olduğu halde. Malum, akademik ortamda doktotluk kalıcıdır, diğer payeler başka üniversitelerde kabul görmeyebilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne hoş bir davranış ama değil mi? İnsanın, karşısındakini muhatap alması için illa bir titri veya dünyalığı mı olması gerekiyor? İş dünyası dışında, ilk görüşmelerde, tanışmalarda, sohbetin evvelinde kullanılan Titrim veya eşimin, ailemin titri, malı mülkü bu demekle, buna eşdeğersen muhatabımsın değilse görüşmeyelim görgüsüzlüğünü hissediyorum ben. Direk buz gibi oluyorum. Allah mütevazilikten, insanlıktan, kulluktan ayırmasın bizi... Sevgiler...

      Sil